Fatih'in Miğferi | Yağlı Boya Tablo (48376)

Dağlar, nehirler, ormanlar, vadiler, ağaçlar gibi doğal manzaraların, bir kompozisyon halinde düzenlenmiş tasvirlerinden oluşan yağlı boya doğa manzarası tablolar, özellikle doğaseverler tarafından yoğun ilgiyle karşılanan sanat eserleri olarak dikkat çeker. Doğanın baştan çıkarıcı etkisinin yanı sıra kompozisyon tekniğinin de önem kazandığı yağlı boya doğa manzarası tablolar, iç mekanlarda sakinlik yaratan yapılarıyla sanatın her döneminde en sevilen tablolar arasında gösterilmiştir.

Hem batıda hem de doğu kültüründe köklü bir geçmişe sahip olan yağlı boya doğa manzarası tablolar, sanatın ilk tarihlerinden biri sıklıkla tercih edilmektedir. Batı kültüründe hâkim olan romantizmin aksine doğu sanatında yağlı boya doğa manzarası tablolara manevi öğeler hakim olduğu için felsefi geleneklerin etkililerini görmek mümkündür.

Her ne kadar günümüzde son derece popüler olsalar da manzara resimlerinin ortaya çıkışının nispeten geç dönemlere rastladığı söylenebilir. İnsan figürlerinin bulunmadığı, bilinen en eski manzara resimleri, milattan önce 1500 yıllarında Girit adasında ve diğer Ege Adalarında hüküm sürmüş olan Minos Uygarlığı’na aittir. Günümüze kadar resmedilmiş en ünlü yağlı boya doğa manzarası tablolar arasında, Vincent Van Gogh, Claude Monet, Joseph Mallord William Turner, Nicolas de Staël, Paul Cezanne gibi ünlü ressamların tabloları da bulunmaktadır.

Yağlı boya doğa manzarası tablolar, özellikle doğada vakit geçirmekten keyif alan ancak bunun için yeterli vakit bulamayan sanat severlerin yaşadıkları alanın enerjisini artırmalarını sağlayan büyük birer kurtarıcıdır.

Sultanahmet Meydanı’nda, ‘Hipodrom’da bulunan Obelisk (Dikilitaş) Mısır’ın 18 Sülâle hükümdarlarından III Thutmosis’in (MÖ 1502-1448) Asya’da kazandığı zaferlerin anısına 1450’de diktirdiği taştır. Yıllarca Mısırda kalmış ve daha sonra İstanbul’un yeni Romanın başkenti olacağı için şehri süslemek için, Mısır dan İstanbul’a getirilmiş ve bu günkü yerine dikilmiştir. Şu an Sultanahmet Caminin önünde yer almakta ve İstanbul’un en güzel antik anıtlarından biridir. Tabi ki Remzi Taşkıran da böyle hissetmekte etkileyici ve devasa yapısı sanatçıya ilham vermektedir. Obeliski tuvaline yansıtırken yeşillikler içerisindeki gizemini ve etkileyiciliğini bu eserde ön plana çıkarmıştır. Doğanın karşısındaki anıtın haşmetini daha da arttırmıştır. Etrafındaki kuşlar ve arka plandaki mavilikle eserin devasalığını ön plana çıkarmış ve esere bir de sanatsal açıdan bakmayı zorunlu kılmıştır.

Milattan sonra İmparator Marcianus tarafından 455 yıllarında dikildiği söylenen anıttır. Sütunun alt kaidesinde Yunan Zafer tanrıçası Nike’nin bir kabartması bulunmaktadır. Şehir Osmanlıların eline geçtiğinde bu kabartmadan dolayı adının Kıztaşı olarak değiştirildiği ve bulunduğu semtin adının da buradan verildiği söylenmektedir. Şu an yüksek binalar arasında kaldığı için pek görünmese de bulunduğu meydana gelindiğinde insanları eskisi gibi etkilemektedir. Sanatçı Remzi Taşkıran da aynı şekilde etkilenerek bu eseri ortaya çıkarmıştır. Görsel olarak doyuma ulaşan sanatçı Sütunun görüntüsünü duygularıyla harmanlayarak daha etkileyici çekici renklerle iki boyutlu olarak tuval üzerinde izleyenlerine sunmaktadır. Tarihin o yıpratıcı etkilerini fırçasıyla tuval üzerinde tuşelerken, anıtın etkileyici devasa formunu cennet gibi bir bahçe içerisine, kısıtlı tuval üzerine aktarmaya çalışmıştır.

Bugün bulunduğu semte adını veren Çemberlitaş anıtı, İmparator Konstantin tarafından Roma da bulunan bir tapınaktan getirilmiştir. Başlangıçta üzerinde Apollon heykeli bulunurken Hristiyanlığın yayılmasıyla üzerindeki heykel Haç ile değiştirilmiştir. Şehir Osmanlıların eline geçtikten sonra üzerindeki haç çıkartılmış ve Yavuz Sultan Selim döneminde restore edilmiştir. Daha sonra bir yangında hasar görmüş ve Sultan II. Mahmut tarafından taşları güçlendirmek adına çemberler eklenmiş sonrasında ise bu isimle anılmaya başlanmıştır. Remzi Taşkıran usta fırçasıyla bu devasa anıtı tamamen zihinde yer alan yeşil bitki örtüsü içerisinde tasvir etmiştir. Taşların birleşim yerlerini ve taşları sabit tutan çemberleri çok rahat resimde görmek mümkün. İstanbul’un bu antik dönemden kalan anıtları hala görenleri hayret ettirmekte, sanat eserlerinde yansımaları ise hayranlık uyandırmaktadır.

Yağlı boya tablolar yalnızca odalara bir kişilik katmakla kalmaz, aynı zamanda ruh haliniz üzerinde de pek çok olumlu etkiye sahiptir. Siz de en sevdiğiniz odalarınızda sanat eserlerinin kendini göstermesini ve size huzur vermesini isterseniz deniz manzarası yağlı boya tabloları tercih edebilirsiniz.

Stresli olduğunuz anlarda kendinizi daha rahatlamış hissetmek veya yoğun bir günün ortasında bir saniye mola vermek ve kendinizi andan soyutlamak için deniz manzarası yağlı boya tabloları odanıza asmak oldukça mantıklı bir fikirdir.

Deniz manzarasının olduğu bir yağlı boya tabloyu seyretmek, insanlarda güçlü duygular uyandırabilir. Dalgalarla mücadele eden gemileri görmek, şiddetli dalgaların ortasında ilerlemeye devam eden bir tekne veya yıkılmaz duruşu ile kendini belli eden bir deniz kulesi, güç ve cesaret gibi duygular hissettirebilir.

Hem en dingin hem de en haşmetli deniz manzarası çizimlerini yapan Ivan Konstantinovich Aivazovsky, her insanda farklı duygular uyandırması ile denizlerin romantik ressamı olarak anılır. Deniz manzarası yağlı boya tabloları, aydınlık bir şekilde resmedilmesiyle dinginlik verebildiği gibi, alevler içindeki dalgalarla dehşet hissi de uyandırabilir.

Deniz manzarasına sahip yağlı boya tablolarını ofise asarak ortamı hem çalışanlar hem de şirkete gelen misafirler için daha ilgi çekici hale getirebilirsiniz. İnsanlara güç hissi veren bu tablolar, ofis saygınlığını artırmak için birebirdir. Deniz manzaralı tabloları evine asmayı tercih edenler ise salonu tercih edebilir ve burayı, evin en çok dikkat çeken yeri haline getirebilir.